06 Mart 2011

Dünyanın sonu

Dünyanın sonuna gelmiş olmalıyız. Yaşadık ve bitti.
Başka nasıl açıklanabilir?
Hissedemiyorum, etrafımda yeni ve modern hayata dair şeyler varken. Tuğla binalarda, cam binalarda, plazalarda, kalabalık koşuşturmacanın arasında hissedemiyorum. Sadece doğada, ağaçların altında, toprağın üzerinde, hayvanların masum gözlerinde ve sadece yüzlerce yıllık eski taş binaların arasında hissedebiliyorum sanki. Sanki insanların içi boşaldı, insanlardan yayılan her ne idiyse o bitti, yavaş yavaş azalıp kaybolan güzel bir çiçek kokusu gibi, boşluğa yayıldı ve gitti. Yeni ne varsa boş. Ne akıl kaldı, ne felsefe, ne iyi niyetler, ne duygu, ne sıcaklık.
Sanki o eski güzel yılların insan sıcaklığı, o hayat kokusu, eski şeylere sinmiş. Sanki ağaçlar, toprak, imdat dercesine kendilerinde ne varsa sunuyorlar dünyaya; hisseden, duyumsayan kimler varsa anlasınlar diye, birşey yapsınlar diye.

Belki de elektromanyetik dalgalar herşeyi söndürdü. İnsanları ezdi, inceltti, eskiden olduklarının gölgeleri haline getirdi.
Eskiden de cahildi insanlar, ama bu kadar yoz muydu? Eskiden de zorluk çekerdi insanlar, didinirdi daha iyisi için, ama bunca onursuzluk pahasına mı? Bu kadar çok ama bu kadar boş konuşulmazdı sanki. Bu kadar birbirini dinlemeden, hiç ama hiç anlamadan, boş boş yüz yüze bakmazdı. Hiçbirşeyimiz doğal değil. Özümüz bozuldu, mutasyona uğradı, temel varoluş gayretlerimiz değişti.

Hiç yorum yok: